Emir
New member
“Sensedim” Ne Demek? TDK Üzerine Cesur ve Eleştirel Bir Bakış
Merhaba forumdaşlar — söz konusu dil olunca susmak zor iş. Bugün “sensedim” diye dolaşan bir kelime parçasını alıp hem dilbilimsel hem de kurumsal açıdan didikleyelim. Amacım provokatif olmak: TDK’nin (Türk Dil Kurumu) bir kelimeyi “kabul etmesi/etmemesi” ne kadar adildir, dil gerçekliğini ne kadar yansıtır ve “sensedim” gibi melez formlar üzerinden hangi tartışmalar alevleniyor? Hazırsanız başlayalım.
Kelimeye İlk Bakış: “Sensedim” Nasıl Oluşmuş Olabilir?
Önce sakin bir morfolojik analiz: “sensedim” yaygın bir standart Türkçe fiil değil. En makul tahmin şudur — bu bir kod-switching (dil geçişi) ürünü: İngilizce “sense” (sezmek, hissetmek) kökünün Türkçe geçmiş zaman eki “-dim” ile birleşmesi. Yani kullanıcı açısından anlamı “sezdim / hissettim”e denk düşebilir. Bu tür melezleme, dijital iletişimde sık görülür: “likeladım”, “update’ledim” örneklerinde olduğu gibi.
Alternatif olasılık: Bu bir yazım hatası ya da dar bir jargon/şive ürünü olabilir. Özetle, form itibarıyla “sensedim” standart morfolojiye doğrudan uymasa da kullanım bağlamında anlaşılıp yaygınlaşabilir.
TDK’nin Rolü: Koruyucu Mu, Kontrolcü Mü?</color]
TDK, Türkiye’de dil standartlarını korumaya çalışan resmi kurum olarak görülür. Ancak dil bir kurumdan önce konuşanın gerçekliğidir; insanlar konuşur, yazar, kısaltır, karıştırır. Kurumun işlevi kelimeleri “onaylamak” değil midir? Burada iki temel soru ortaya çıkıyor:
1. Bir kelime TDK’da var diye mi “doğru” olur yoksa kullanımına göre mi kabul edilir?
2. TDK yeni formları ne kadar hızlı ve şeffaf bir şekilde sözlüğe ekliyor?
Not: Burada anlık olarak TDK çevrimiçi veritabanını kontrol edemiyorum; tartışma, dilbilimsel ilkeler ve gözlemlenebilir kullanım kalıpları üzerine kurulu eleştirel bir değerlendirmedir.
Bilimsel Perspektif: Dil Değişimi, Korpus ve Kullanım Verileri
Modern sözlük bilimi (korpus linguistiği) şunu söylüyor: Kelimelerin “varlığı”, onların gerçek kullanım sıklığı ve işlevi ile ölçülür. William Labov’dan hareketle varyasyon ve değişim, toplumsal kullanımda ortaya çıkar; kurumlar geriden gelir. Eğer “sensedim” sosyal medya, sohbet grupları veya belli meslek jargonlarında yaygınsa, korpus verisinde görünürlük kazanır ve sözlüklere girmesi için objektif bir gerekçe oluşturur.
Bilimsel olarak adım adım yapılması gerekenler: büyük bir konuşma/metin korpusunda “sensedim” aramak, kullanım bağlamlarını sınıflandırmak (ironi mi, gerçek mi, yazım hatası mı), morfolojik değişiklikleri değerlendirmek ve frekans eşiği belirlemek. Bunlar olmadan sadece sezgiyle “TDK kabul etmeli/etmemeli” demek zayıf bir argüman olur.
Erkek Perspektifi: Strateji ve Pratiklik Üzerinden Eleştiri
Veri odaklı bir yaklaşım şunu sorar: “Sensedim” ne kadar yaygın? Hangi iletişim alanlarında işlevsel? Eğer sıfırdan bir politika belirleniyorsa, TDK’nin izlemesi gereken pratik yol şudur:
- Nesnel frekans eşiği koy (ör. korpusta X kullanım/1M kelime),
- Morfolojik entegrasyon derecesini ölç (Türkçe eklerle uyum var mı?),
- Anlam belirsizliğini kontrol et (çeşitli bağlamlarda aynı mı anlaşılıyor?).
Bunlar varsa, sözlüğe not düşülerek (argo, bilgi teknolojisi jargonu vb. etiketleriyle) eklenebilir. Hızlı, mantıklı ve veri odaklı.
Kadın Perspektifi: Dilin Sosyal ve Empatik Yönü
Dilden anlayış, sadece frekans değil; kimlik, aidiyet ve dışlanma konularını da kapsar. “Sensedim” gibi melez formlar gençlerin, belirli meslek gruplarının veya dijital toplulukların kimliğini taşıyabilir. TDK’nin sert redleri ya da görmezden gelmeleri bu grupları “resmi dil”in dışına itebilir.
Empati perspektifi şunu söylüyor: Dilin yaşamaya, ifade etmeye ve aidiyet göstermeye hakkı vardır. Kurumlar incitici bir şekilde “onaylamaz” etiketini yapıştırmamalı; aksine kullanım bağlamını saygıyla kaydetmeli.
Kurum Eleştirisi: TDK Nerede Hatalar Yapıyor?
- Şeffaflık eksikliği: Bir kelimeye ilişkin değerlendirme kriterleri açıkça paylaşılmalı.
- Hız sorunu: Dijital çağda dil çok hızlı evriliyor; statik sözlük modelleri gecikmeli yakalar.
- Merkeziyetçilik: Tek bir kurumun “doğru”yu belirlemesi demokratik olmayabilir; taban ve akademi iş birliği şart.
- Etiketleme eksikliği: Yeni formlar için “argo / bölgesel / teknoloji jargon” gibi kesin etiketler kullanılmıyorsa kullanıcı kafası karışır.
Ne Yapılmalı? Öneriler
1. Korpus-temelli, şeffaf kriterler yayınlansın.
2. Kullanıcı katkılı, moderatör denetimli bir “canlı ek” sistemi getirilsin.
3. Yeni formlar için geçici etiketler (ör. “dijital”, “kod-switch”, “argoda”) kullanılsın.
4. Dil politikası kamuoyu tartışmasına açılmalı; akademi, sivil toplum ve gençlik temsilcileri dahil edilsin.
Provokatif Sorular — Tartışmayı Ateşleyin
- Bir resmi kurumun “sensedim”i reddetme hakkı var mıdır, yoksa bu dilsel baskı değil midir?
- Gençlerin kullandığı melez formlar dilin zayıflaması mı yoksa zenginleşmesi midir?
- TDK sözlüğünde yer almayan kelimeler konuşanın haklarını elinden alır mı?
- Kurumlar dil değişimine hızlı adapte olmalı mı, yoksa standartı korumakta ısrar mı etmeli?
Sonuç: Dil Kurumu mu, Dil Halkı mı Kazanmalı?
“Sensedim” basit bir örnek; ama daha büyük soru şu: Dil kimin? TDK bir koruyucu olabilir ama tek hakem olmamalı. Bilimsel yöntem, şeffaflık ve toplumsal katılım birleşirse hem dilin doğal evrimi izlenir hem de toplumsal zararlar minimize edilir. Forumdaşlar — siz “sensedim” görmüş müydünüz? Hangi ortamda, ne anlama geldiğini düşünüyorsunuz? Paylaşın, tartışalım.
Merhaba forumdaşlar — söz konusu dil olunca susmak zor iş. Bugün “sensedim” diye dolaşan bir kelime parçasını alıp hem dilbilimsel hem de kurumsal açıdan didikleyelim. Amacım provokatif olmak: TDK’nin (Türk Dil Kurumu) bir kelimeyi “kabul etmesi/etmemesi” ne kadar adildir, dil gerçekliğini ne kadar yansıtır ve “sensedim” gibi melez formlar üzerinden hangi tartışmalar alevleniyor? Hazırsanız başlayalım.
Kelimeye İlk Bakış: “Sensedim” Nasıl Oluşmuş Olabilir?
Önce sakin bir morfolojik analiz: “sensedim” yaygın bir standart Türkçe fiil değil. En makul tahmin şudur — bu bir kod-switching (dil geçişi) ürünü: İngilizce “sense” (sezmek, hissetmek) kökünün Türkçe geçmiş zaman eki “-dim” ile birleşmesi. Yani kullanıcı açısından anlamı “sezdim / hissettim”e denk düşebilir. Bu tür melezleme, dijital iletişimde sık görülür: “likeladım”, “update’ledim” örneklerinde olduğu gibi.
Alternatif olasılık: Bu bir yazım hatası ya da dar bir jargon/şive ürünü olabilir. Özetle, form itibarıyla “sensedim” standart morfolojiye doğrudan uymasa da kullanım bağlamında anlaşılıp yaygınlaşabilir.
TDK’nin Rolü: Koruyucu Mu, Kontrolcü Mü?</color]
TDK, Türkiye’de dil standartlarını korumaya çalışan resmi kurum olarak görülür. Ancak dil bir kurumdan önce konuşanın gerçekliğidir; insanlar konuşur, yazar, kısaltır, karıştırır. Kurumun işlevi kelimeleri “onaylamak” değil midir? Burada iki temel soru ortaya çıkıyor:
1. Bir kelime TDK’da var diye mi “doğru” olur yoksa kullanımına göre mi kabul edilir?
2. TDK yeni formları ne kadar hızlı ve şeffaf bir şekilde sözlüğe ekliyor?
Not: Burada anlık olarak TDK çevrimiçi veritabanını kontrol edemiyorum; tartışma, dilbilimsel ilkeler ve gözlemlenebilir kullanım kalıpları üzerine kurulu eleştirel bir değerlendirmedir.
Bilimsel Perspektif: Dil Değişimi, Korpus ve Kullanım Verileri
Modern sözlük bilimi (korpus linguistiği) şunu söylüyor: Kelimelerin “varlığı”, onların gerçek kullanım sıklığı ve işlevi ile ölçülür. William Labov’dan hareketle varyasyon ve değişim, toplumsal kullanımda ortaya çıkar; kurumlar geriden gelir. Eğer “sensedim” sosyal medya, sohbet grupları veya belli meslek jargonlarında yaygınsa, korpus verisinde görünürlük kazanır ve sözlüklere girmesi için objektif bir gerekçe oluşturur.
Bilimsel olarak adım adım yapılması gerekenler: büyük bir konuşma/metin korpusunda “sensedim” aramak, kullanım bağlamlarını sınıflandırmak (ironi mi, gerçek mi, yazım hatası mı), morfolojik değişiklikleri değerlendirmek ve frekans eşiği belirlemek. Bunlar olmadan sadece sezgiyle “TDK kabul etmeli/etmemeli” demek zayıf bir argüman olur.
Erkek Perspektifi: Strateji ve Pratiklik Üzerinden Eleştiri
Veri odaklı bir yaklaşım şunu sorar: “Sensedim” ne kadar yaygın? Hangi iletişim alanlarında işlevsel? Eğer sıfırdan bir politika belirleniyorsa, TDK’nin izlemesi gereken pratik yol şudur:
- Nesnel frekans eşiği koy (ör. korpusta X kullanım/1M kelime),
- Morfolojik entegrasyon derecesini ölç (Türkçe eklerle uyum var mı?),
- Anlam belirsizliğini kontrol et (çeşitli bağlamlarda aynı mı anlaşılıyor?).
Bunlar varsa, sözlüğe not düşülerek (argo, bilgi teknolojisi jargonu vb. etiketleriyle) eklenebilir. Hızlı, mantıklı ve veri odaklı.
Kadın Perspektifi: Dilin Sosyal ve Empatik Yönü
Dilden anlayış, sadece frekans değil; kimlik, aidiyet ve dışlanma konularını da kapsar. “Sensedim” gibi melez formlar gençlerin, belirli meslek gruplarının veya dijital toplulukların kimliğini taşıyabilir. TDK’nin sert redleri ya da görmezden gelmeleri bu grupları “resmi dil”in dışına itebilir.
Empati perspektifi şunu söylüyor: Dilin yaşamaya, ifade etmeye ve aidiyet göstermeye hakkı vardır. Kurumlar incitici bir şekilde “onaylamaz” etiketini yapıştırmamalı; aksine kullanım bağlamını saygıyla kaydetmeli.
Kurum Eleştirisi: TDK Nerede Hatalar Yapıyor?
- Şeffaflık eksikliği: Bir kelimeye ilişkin değerlendirme kriterleri açıkça paylaşılmalı.
- Hız sorunu: Dijital çağda dil çok hızlı evriliyor; statik sözlük modelleri gecikmeli yakalar.
- Merkeziyetçilik: Tek bir kurumun “doğru”yu belirlemesi demokratik olmayabilir; taban ve akademi iş birliği şart.
- Etiketleme eksikliği: Yeni formlar için “argo / bölgesel / teknoloji jargon” gibi kesin etiketler kullanılmıyorsa kullanıcı kafası karışır.
Ne Yapılmalı? Öneriler
1. Korpus-temelli, şeffaf kriterler yayınlansın.
2. Kullanıcı katkılı, moderatör denetimli bir “canlı ek” sistemi getirilsin.
3. Yeni formlar için geçici etiketler (ör. “dijital”, “kod-switch”, “argoda”) kullanılsın.
4. Dil politikası kamuoyu tartışmasına açılmalı; akademi, sivil toplum ve gençlik temsilcileri dahil edilsin.
Provokatif Sorular — Tartışmayı Ateşleyin
- Bir resmi kurumun “sensedim”i reddetme hakkı var mıdır, yoksa bu dilsel baskı değil midir?
- Gençlerin kullandığı melez formlar dilin zayıflaması mı yoksa zenginleşmesi midir?
- TDK sözlüğünde yer almayan kelimeler konuşanın haklarını elinden alır mı?
- Kurumlar dil değişimine hızlı adapte olmalı mı, yoksa standartı korumakta ısrar mı etmeli?
Sonuç: Dil Kurumu mu, Dil Halkı mı Kazanmalı?
“Sensedim” basit bir örnek; ama daha büyük soru şu: Dil kimin? TDK bir koruyucu olabilir ama tek hakem olmamalı. Bilimsel yöntem, şeffaflık ve toplumsal katılım birleşirse hem dilin doğal evrimi izlenir hem de toplumsal zararlar minimize edilir. Forumdaşlar — siz “sensedim” görmüş müydünüz? Hangi ortamda, ne anlama geldiğini düşünüyorsunuz? Paylaşın, tartışalım.